Genellikle dijital dönüşüm faaliyetleri, farklı organizasyonlardaki farklı ekipler tarafından yönetilmektedir. Bazı işletmelerde BT ekipleri dijital dönüşümden sorumluyken, bazı işletmelerde iş yöneticilerinin sorumluluğunda bu faaliyetler yürütülmektedir. Az sayıda kuruluş, ilgili karmaşıklıkların veya tüm paydaşları sürece dahil etme ihtiyacının farkındadır; ve ne yazık ki, birçok kuruluş dijital dönüşüm faaliyetlerinde güvenliğin rolünü hafife almaktadır. Kuruluşlardaki dijital dönüşüm faaliyetleri, ister süreç otomasyonu, ister mühendislik çalışmalarının yeniden yapılandırılması veya bulut bilişimin artışıyla, kuruluşların tehditlere maruz kalma riskini artırmaktadır. Çeviklik ve Hız, dijital dönüşümün temel hedeflerinden biridir ve bu dönüşüme hız vermek, kuruluşların güvenlik kontrollerinden ödün vermesine ve altta yatan riskleri gözden kaçırmasına sebep olabilmektedir. Dijital dönüşüm yolcuğunda önemli paydaşlar (örneğin ilgili İş birimleri, BT, satın alma, projeler ve yönetişim departmanları vb.) bulunmadığında riskleri belirlemek ve risklerin oluşturabileceği etkiyi ölçmek çok daha zor hale gelmektedir.
Bugünkü yazımda sizlerle birbirinin iki dostu ve düşmanı olarak nitelendirebileceğimiz Dijital dönüşüm ve siber güvenlik teknik zorluklarından bazılarını aşağıda paylaşacağım.
1. Dijitalleşmede Veri Her Zamanki gibi Yeni Petrol Kaynağı
Veri ihlali gibi güvenlik olaylarının etkilerinin bugün her zamankinden daha büyük yıkıcı etkilere sahip olduğunu gün geçtikçe görüyoruz. Veriler, kurumların gizlilikleri üzerindeki etkileri sebebiyle siber saldırganlar için son derece çekici olan değerli bir kaynaktır. Kuruluşlar, sahip oldukları verileri (müşteri davranışları, modellemeleri, Pazar analizleri vb.) analiz ederek kazanabilecekleri değeri hızlı bir şekilde fark eder ve veri analitik çözümlerinin uygulanmasına öncelik verir. Bu çözümler genellikle kuruluşlara veri görünürlüğünü ve iş karar verme sürecini iyileştiren etkileri bulunmaktadır. Sayısallaştırma ile kritik veriler kuruluşların ağları arasında saklanır ve aktarılır; bu nedenle verileri korumak için bir strateji geliştirilmesi gerekmektedir. Şirket içinde veya bulutta bulunan hem yapılandırılmış hem de yapılandırılmamış veri hacimlerinin büyüyen boyutu ve verileri herhangi bir yerden, herhangi bir zamanda ve herhangi bir cihazdan erişilebilir hale getirme ihtiyacı bu durumu daha karmaşık hale getirmektedir, verileri güvence altına almanın önemini arttırmaktadır.
2. Sürekli Genişleyen Saldırı Yüzeyleri:
Uygulamalar, veriler ve iş yükleri arttıkça daha fazla iş süreci ve bilgi dijital hale geldikçe, siber suçluların kuruluşlara saldırması için fırsatlar günden güne artmaktadır. Dijital dönüşüm, bulut bilişim ve mobil uç noktalar gibi yeni ağ giriş noktalarını açarak artan çeşitli risklerin oluşmasını sağlamaktadır. Bu yeni platformlar kuruluşların sınırlarını zorlar, yeni tehditlere yol açar ve güvenlik için özel yaklaşımlar geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. Yeni dijital platformların benimsenmesi ve dijital dönüşüm ile birlikte kuruluşlar kendilerine, güvenlik stratejilerinin veya programlarının getirdiği yeni riskleri, beceri gereksinimlerini ve uyum ihtiyaçlarını değerlendirerek hazır olup olmadıklarını sorgulamalıdırlar. İnternete bağlı cihazlar, kritik altyapı ve hizmetlerde de yaygın olarak kullanılmaktadır. 5G’nin benimsenmesiyle birlikte önümüzdeki yıllarda 41 milyara ulaşacağı tahmin edilen nesnelerin interneti sayısının artmasıyla, bu bağlı cihazlar, kesintiden günlük faaliyetlere ve can kaybına kadar çok ciddi sonuçları olabilecek siber saldırılara karşı risk altındadır. Kuruluşlar dijital teknolojilere giderek daha fazla bağımlı hale geldikçe, bu riskler günden güne daha da artacaktır.
3. Ve diğer etkiler:
Siber tehditlerin oluşturduğu risklerin ciddiyetinin yanı sıra dijital teknolojilerin ve veri güvenliğinin iş başarısı için önemi, siber güvenliği bir iş operasyonları sorunu olmaktan çok yönetim kurulu sorunu haline getiriyor. Kuruluşlar, güvenliği dijital dönüşüm yolculuğunda kilit bir paydaş haline getirene kadar savunmasız kalmaya devam edeceklerdir.
Bu sebeple dijital dönüşümün getirdiği riskleri, kuruluşların siber güvenliği dönüşüm planlarının önemli bir unsuru haline getirmelerini gerektiriyor. Kuruluşların strateji tasarımında siber güvenliğin önemini fark etmelerinin ve maksimum siber dayanıklılığı sağlamak için sürekli algılama, yanıt ve tahmin modeline sahip olmaları gerekmektedir. Dijital dönüşümün yenilikçiliği ve hızı, etkili güvenlik ihtiyacını zorunlu kılmaktadır.
Klişe bir kavram gibi görünse de, kuruluşlar ilk adım olarak iş gereksinimi ve dijital dönüşüm faaliyet stratejisiyle uyumlu bir güvenlik stratejisi ortaya koymalıdır. Şirket içindeki ve buluttaki platformlar arasında yeni teknolojileri ve uygulamaları benimserken riskleri iyi belirlemelidirler. Bir kuruluşun yol haritası kritik veya kritik olmayan uygulamaların buluta taşınmasını içerdiğinde, veri, kimlik, uygulama, altyapı ve analitik etrafındaki güvenlik stratejisinin buna göre hizalanması gerekir. Güvenliği görmezden gelmek bir seçenek değildir; başarı pahasına yapılması gereken temel konulardan bir tanesidir. Siber güvenliği dijital dönüşüme dahil etmek, güvenliğin sonradan akla getirilmek yerine tasarım aşamasında inşa edilmesini sağlamaktadır. Güvenlik dönüşümü yolculukları uzun, karmaşık ve dinamiktir. Bu yüzden yönetişim dijital dönüşümde bir zorunluluktur. Yönetişim ile birlikte dijital dönüşüm projeleri için gerçekleştirilen yatırım ve projelerin yolunda gitmesine yardımcı olur ve kuruluşun hedeflerine yönelik ilerlemesini net bir şekilde ölçümlenmesini sağlamaktadır.