Edward Snowden Kimdir?
ABD’li bilgisayar uzmanı olan Edward J. Snowden, Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) için sözleşmeli olarak çalışmış sade bir ABD vatandaşıydı. Bu sadeliği gizli NSA belgelerini medyaya ifşa etmesi ve NSA tarafından yürütülen küresel izleme operasyonunun işletme detaylarını teker teker açıklamasıyla son buldu.
Snowden 5 Haziran 2013’te başlayarak sırasıyla PRISM, XKeyscore ve Tempora gibi internet izleme programlarının hepsini ifşa etmeyi başardı. Bunun yanında ABD ve Avrupa’nın telefon meta datalarının alıkonulduğunu da ortaya çıkardı. Yakalandığı takdirde adil yargılanmayacağını bildiği için ülkeyi terk eden Snowden, WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange‘ın desteği ve tavsiyesiyle Rusya’ya gitti.
Oyunbozan Snowden
Sonuç olarak Snowden bu düşüncesinde haksız sayılmazdı. Çünkü ABD’de hükümete karşı yapılan sivil ya da toplu her itaatsizlik otorite tarafından şiddetle cezalandırılır ve örnek temsil etmesi için de bunun medyatik olarak yayılmasını sağlayan bir yöntem izler. Snowden her ne kadar bu eyleminde yasa çiğnememiş de olsa, yaptığı bu tekil itaatsizlik otoritenin düzenini bozmaya yönelikti ve elbette başkalarının denemesini önlemek adına görkemli bir şekilde cezalandırılmalıydı. Ancak ABD basını NSA’nın sırlarını açığa vurmakla Snowden’in belki suç işlediğini, ancak diğer yandan ortaya çıkan gerçeklerin daha önemli olduğuna dikkat çekiyordu. Çünkü ABD dahil dünyadaki tüm ülke vatandaşlarının telefon konuşmalarının, elektronik postalarının, arkadaşlarının, ilişkilerinin hatta gün ve gecelerini nasıl geçirdiklerinin izleniyor olması örtbas edilecek bir durum değildi. Kişisel özgürlüklere bu kadar parmağını sokan bir ulusal kurum dururken Snowden’in vatan haini olduğunu iddia etmek kadar saçma bir şey olamazdı. Çünkü esas suçlu otoritenin kendisiydi. Bu yüzden ABD vatandaşlarına göre Snowden asla bir vatan haini olmadı (ancak muhafazakar kesim böyle düşünmüyor). Daha sonra iki federal hakim NSA’yı, Anayasa’yı ihlal etmekle suçlaması ve Başkan Obama’nın kurduğu bir araştırma grubunun özel hayatı ihlal ederek NSA’nın suç işlediğini açıklaması Snowden’i “vatan hainliğinden” “oyunbozanlığa” terfi ettirdi. Elbette bu kötü bir şey değildi ve oyunu bozulan taraf da NSA’nın ta kendisiydi.
Snowden’e göre internet güvenliği paramparça
ABD’nin sözü geçen yayın organı The New York Times’ın bir başyazısında “Açıkladığı bilgilerin müthiş değeri ve ortaya çıkardığı yolsuzlukların boyutu göz önüne alındığında, Bay Snowden daimi sürgünde, korku içinde kaçarak yaşamaktan çok daha iyisine layıktır” yorumu, Snowden’in bir kahraman olmasının yolunu açar nitelikteydi. Snowden affedilip vatana döner mi, döndüğünde can güvenliği sağlanabilir mi bilemiyoruz. Ancak Snowden’in günümüz hükümetlerinin bu izleme ve müdahale etme alışkanlıklarının değişmediğini işaret ettiğini biliyoruz.
Güvenlik adı altında kişilik haklarına tecavüz
ABD’de bugün vatandaşların yüzde 80’i hükümetin ve gizli servislerin internet üzerinden işlerine burunlarını sokmasını tasvip etmiyor. 2013’ten bu yana değişen en önemli olgu da bu. Kullanıcılar uyanıyorlar. Bunun için aktivist gruplar sokaklarda eylemler düzenlerken “hacktivist” gruplar internet üzerinden tepki koyabiliyorlar.
Öte yandan Facebook, YouTube ve WhatsApp yasaklayan hükümetlerin var olduğunu izleyebiliyoruz. Bu hükümet politikasını benimsemiş bir hükümet yapımız olduğunu unutmayalım. Brezilyanın suçu önlemek adına WhatsApp’ı kapatma girişimi hafızalarımızda oldukça taze. Kitleleri kontrol etmek için hala gizli servislerin ve hükümetlerin popüler mecrası maalesef internet.
Bireyler ve otorite karşı karşıya
Bu noktada huylu huyundan vazgeçmediğine göre, yani hala bir şekilde otoritenin oltaları ve ağları bu denizde kullanıcı avlamaya çalışırken, aslında av da tarz değiştiriyor. Signal ya da Tor kullanımı hızla artıyor. Bir zamanlar sadece ABD’nin problemi olan “kullanıcıların takibi ve fişlenmesi” durumu artık küresel bir hal alırken kullanıcının bu şekilde önlemler geliştirmesi kaçınılmazdı zaten. Ancak kullanıcılar ne kadar defansif metotlar kullanırlarsa kullansınlar, otorite agresif metotlar bulmakta gecikmiyor. Snowden güvenlik uğruna 7 milyar kişinin takip edildiği bir “şüpheli havuzu” oluşturulmasının son derece mantıksız olduğunu savunuyor. Snowden, “bir hükümet bir terörist saldırısını engellemek için birey ya da grupları detaylı olarak araştırmak yerine, saldırının olup olmayacağının kanıtını bulmak için 7 milyar kişiyi kontrol altına almaya çalışırsa, o saldırı mutlaka gerçekleşir” diyor.
İnternet güvenliğinin tanımı ne?
İnternet üzerindeki güvenliğin kapsamı oldukça geniş ve bu kavram her kullanıcının kategorisine göre tanımlanabiliyor. Özellikle günümüzde akıllı telefon ve bilgisayar kullanımının inanılmaz rakamlara ulaşmasıyla birlikte, artık güvenlik adına farklı kavramlar gelişti. Ancak internet üzerinde çevrimiçi gizlilik kavramı tüm güvenlik tanımlarında en önde yer alan olgu olarak benimseniyor. Çevrimiçi gizlilik konusu, internet üzerinde yapılacak birçok aktivite ve atılacak bir o kadar adım paranoyalara sebep olabiliyor. Özellikle Edward Snowden’in NSA ifşasından sonra. Bu ifşaa çevrimiçi kimliğimizin otorite tarafından gözetim altında tutulabileceği gerçeğini somutlaştırdığı için internet güvenliği de yeniden sorgulanmaya başladı.
İnternet mi kırılgan yoksa birey mi?
Snowden’in uyarılarında tarihi bir gerçek de yatıyor. Bireyleri gözetim altında tutma eylemi günümüze kadar tam olarak kurumsal ve sistematik bir altyapıya bürünememişti. Kapitalizmle birlikte ortaya çıkan gözetim teknikleri, maalesef biz ne kadar önlem almaya çalışsak da bireylerin tüm yaşamını özel/kamu ayrımı yapmadan egemenliği altına alıyor.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bugün bireyler üzerinde uygulanan gözetim yalnızca sokaklara konulan MOBESE ya da CCTV kameralarıyla yapılmıyor. Kredi ve banka kartları, uydu teknolojileri, telefon şebekeleri ve elbette internet üzerinden bu eylem devam ettiriliyor. Saf bir şekilde “Bilgi Toplumu” olarak adlandırıldığımız bu dönemde iktidarlar her türlü bilgi ve istihbarata sahip olabilme özgürlüğüne sahip. Yani aslında bilgi toplumu değil “bilgi kaynağıyız” onlar için. Enformasyon teknolojileri iktidarlar tarafından birer gözetim teknolojisi olarak kullanıldıkça da bu durum değişmeyecek. Bireyler ve toplum her yerde gözlenecek bir nesne olacaklar. Böylece insanlar, uzaktan işlenen sınıflandırılan, çoğaltılan, değerlendirilen ve de pazarlanan bir nesne olmaktan kurtulamayacaklar. Daha da kötüsü iktidarı ellerinde bulunduran hükümetler ve onların görevlendirdiği otorite interneti ve siber uzayı, gözetim aracılığı ile bir toplumsal denetim aracı olarak kullanmaya devam edecekler.